İçeriğe geç

Afyon’da ne yemeli ?

Afyon’da Ne Yemeli? Bir Yolculuğun Tadında

Afyon’a ilk gidişim değil aslında, ama bu sefer biraz farklıydı. Birçok yolculuk gibi değil, hem heyecanlı hem de biraz hüzünlüydü. Bir hafta sonu, işlerin ortasında, içimden bir ses “Afyon’a git, bir şeyler değişir” dedi. Kendimi sabahın erken saatlerinde yola çıkarken buldum. Kayseri’de yaşamak ve Afyon’a sadece birkaç saatlik bir mesafede olmak, zaman zaman insanın kafasında küçük kaçamaklar yapma isteği uyandırıyor. Hedefim belli değildi; sadece bir yolda olmak, yeni bir şeyler görmek istedim.

Ama bir şey vardı, benim için Afyon demek… yemek demekti. Yolda giderken bile aklımda tek bir soru vardı: Afyon’da ne yemeli? Aslında bu basit bir soru gibi görünse de, içinde derin bir anlam taşıyordu. Çünkü, ben yemekleri sadece karın doyurmak için değil, duygularımı hissetmek, anı yaşamak için de çok önemsiyorum. O yüzden, Afyon’a vardığımda, sadece bir şehir değil, bir duygu bekliyordum.

İlk Durak: Kaymaklı Börek

Afyon’a girmemle birlikte, burnuma o tanıdık kokular gelmeye başladı. O kadar kalabalık ve telaşlıydım ki, başım dönecek gibi oldu. Ama bir yandan da şehir, bana her zamanki gibi sakin bir güven veriyordu. Yolda yürürken birdenbire “Börekçi Hoca”yı gördüm. Eğer bir yerin adı “Hoca” ise, orada ne olursa olsun iyi bir şey yiyebilirsin, değil mi? İçimden bir ses “Burada yemek var!” dedi.

Girdiğimde, dışarıda güneş yavaşça batmaya başlıyordu. O kadar açtım ki, menüyü bile görmedim. “Kaymaklı börek, bir tane de ayran alır mısınız?” dedim. O an, böreğin yumuşacık hamurunun ve kaymağının arasında kaybolduğumda, her şeyin yolunda gittiğini hissettim. İçimde bir sıcaklık vardı, o an her şeyin mükemmel olduğunu düşündüm. İlk lokmamda, kendimi Afyon’da daha önce hiç yaşamadığım kadar huzurlu hissettim. Huzur ve mutfak birleştirilince ortaya böyle bir şey çıkıyor işte.

Bir yanda kaymaklı böreği yerken, bir yanda “Afyon’un yemekleri ne kadar güzel” diyordum. Ama bir yandan da, bu yolculuğun bende yaratacağı duyguları görmek istemiyordum. Çünkü bazen yemekler, çok derin anıların peşinden gelir. Bir lokma börek, hatırlatabileceği eski bir anıya, kaybolmuş bir duyguyu getirebilirdi. Ama o an, sadece böreğin tadına odaklanmak istedim.

Bir Yudum Türk Kahvesi: Yanımda Bir Yabancı

Afyon’daki ikinci günümde, yürüyüşe çıktım. Hava soğuk, ama yüzümü güneşe döndüm. Şehirde gezinirken, karşımda bir kafe gördüm. “Afyon’da ne yemeli?” sorusu hala aklımda, ama şimdi içime bir şey daha doğmuştu: Afyon’da ne içmeli? Yani, bir şehri anlamanın, onu içmeden mümkün olmayacağını düşündüm. O yüzden kendimi bir kahve dükkanının içinde buldum.

Girdiğimde içerisi oldukça kalabalıktı ama o kadar doğal bir atmosfer vardı ki, kendimi oraya ait gibi hissettim. Siparişi verdim: bir fincan Türk kahvesi. İşin ilginç tarafı, karşımdaki masa boştu ama tam o sırada bir adam oturdu. Hemen gözlerim kahveye kaydı. Adam, ilk bakışta fazlasıyla sakin ve düşünceli görünüyordu. Kahve, bazen insanı başka birine bağlar, değil mi? Aynı kahve fincanı, bambaşka bir insanla aynı duyguyu paylaşmanı sağlar. O an, kahvemin her yudumunda, zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim.

Konuşmaya başladık, sıradan bir muhabbetle, ama sanki Afyon’un kahvesi ve atmosferi, sohbeti derinleştiriyordu. Ne de olsa, bazen bir yabancı ile konuşmak, kendini daha fazla keşfetmene yardımcı olabilir. Kahvemi bitirdiğimde, garip bir şekilde, yemek ya da içmekten çok, o anki duyguyu hatırlayacağımı fark ettim. Afyon’da ne yediğimi, ne içtiğimi değil; o anki ruh halimi hatırlayacağımı… Ve o anda, yavaşça bir gülümseme yüzüme yayıldı.

Son Durak: Sütlü Tatlılar ve Duygular

Son olarak, akşamüzeri Afyon’a özgü bir tatlıcıya uğradım. Menüler arasında bir tatlı vardı ki, adı bile bana hikâyesini anlatıyordu: Sütlü ekmek kadayıfı. Yavaşça masama getirilen tatlıyı görürken, içimde garip bir mutluluk hissettim. Gözlerim doldu. Çünkü bu tatlı, bana yalnızca bir tat değil, aynı zamanda bir aitlik duygusu veriyordu. Ne zaman bir tatlı, size ev gibi gelirse, o zaman “evde” hissedersiniz. İçindeki sütle, kadayıfla, yumuşak yapısıyla bu tatlı bana yıllardır kaybettiğim bir duyguyu geri verdi.

Ve işte, Afyon’da geçirdiğim o günün sonunda, ne yediğimi, ne içtiğimi bir kenara bırakıp, sadece hissettiklerimi düşündüm. Kaymaklı börek, Türk kahvesi ve sütlü ekmek kadayıfı, bana bu yolculuğun her bir anında bir parça mutluluk, biraz da hüzün getirmişti. Bazen gittiğiniz yerlerde yemekler, sadece karın doyurmaz. Onlar, hatırlatmak, hissettirmek, duyguları tetiklemek için vardır.

Afyon’da ne yemeli? Bence, ne yediğiniz önemli değil, o yediğiniz şeyin size hissettirdikleri önemli. Afyon’daki yemeklerin her biri, ruhuma dokundu. Ne kadar basit, ne kadar sıradan bir şey olsa da, her lokma, bir duyguyu, bir anıyı tekrar hayata döküyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
tulipbet giriş adresielexbett.netsplash